İSTANBUL – Kayseri’nin Danişmentgazi Mahallesi’nde, pazar günü Suriyeli bir çocuğun Suriyeli bir erkek tarafından taciz edildiği iddiasının ardından başlayan olaylarda Suriyelilere ait çok sayıda işyeri ve araç tahrip edildi.
Kayseri’deki saldırılar daha sonra mülteci karşıtlığı gösterilere dönüştü. Yürüyüş yapan bir grup “Ülkemde mülteci istemiyorum” sloganları atmaya başladı. Polisin biber gazı ve plastik mermi ile müdahale etmesine rağmen grup dağılmadı.
Kayseri’nin ardından Antep’te Türkiye bayrakları taşıyan bir grup tekbir getirerek Suriyelilerin araçlarını tahrip etti, yolda yürüyen Suriyeli bir genç de bıçaklandı. Bursa’da Suriyelilerin yoğun yaşadığı Çarşamba Mahallesi’nde toplanan gruba polis müdahale etti.
Hatay Reyhanlı’da toplanan bir grup da Suriyelilerin iş yerlerine yöneldi. Urfa’nın Akçakale ve İstanbul Sultanbeyli’de de sokağa çıkan gruplar sloganlar atarak yürüdü. İçişleri Bakanı Yerlikaya, Kayseri’deki olaylar sonrası 474 kişinin gözaltına alındığını, bunların 285’inin çeşitli suçlardan adli kaydı olduğunu açıkladı.
‘BÜYÜK BİR YAĞMA VAR’
Suriyeli İnsan Hakları Aktivisti Taha Elgazi, Kayseri’de yaşanan saldırıların ardından kentte yaşayan Suriyelilerle görüştü. Irkçı saldırıların yaşandığı kentte inceleme yapan Taha Elgazi ile konuştuk…
Kayseri’de nasıl bir manzara ile karşılaştınız?
Durum gerçekten çok kötü. Suriyelilerin yoğunlukta olduğu Danişmentgazi Mahallesi’ne gittim. Gördüğüm manzara aklıma 6 Şubat depremlerini getirdi. Dükkanların çoğu yakılmış, arabalar ezilmiş. Büyük bir yağma vardı. Dükkanların içindeki malzemeler sokaklara dökülmüş. Yıkılan bina yok ama çok korkunç bir manzara vardı. İnsanların bedenleri ölmese de ruhları ölmüştü.
Daha önce de benzer olaylar yaşanmıştı…
Ben Türkiye’ye ilk geldiğimde İstanbul İkitelli’de kalıyordum. 2019’da benzer bir iddia ile İkitelli olayları patlak verdi. İkitelli’de Suriyelilere iş yerlerini yıktılar. Kayseri’deki ailelerle görüşürken şunu gördüm. Konu sadece işyerlerinin yakılması, yıkılması, araçların ezilmesi değil. Suriyeli sığınmacıların evlerine taş atmak, camları kırmak… Gençler, mahalleden geçerken “Burası Suriyelilerin evi” diyerek taş atıyorlar, camlarını kırıyorlar. Bunlar korkunç. Asıl korkunç olan da çocuklar için. Ben orada kendimi Urfalı olarak tanıttım. Ancak bu şekilde gezebildim. Bu Kayseri olayları İkitelli, İzmir Torbalı, Urfa Bozova olaylarına benziyor. Bu olayların ortak noktası yine aynı iddialar. Sonra da ortaya bir şey çıkmadı.
Siyasetçiler de son zamanlarda Suriyelilere yönelik açıklamalar yapıyor. Yaşanan olaylarda bunların etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Tabii… Tayyip bey cumhurbaşkanı olarak son dönemlerde “Beşar Esad ile görüşeceğiz ve Suriyelileri göndereceğiz” diyor. Onun yanında Devlet Bahçeli, geçtiğimiz haftalarda, “Suriyelilerin artık Türkiye’de kalmaları uzadı” açıklamasını yaptı. Devlet Bahçeli’nin ardından Antep’te 41 STK açıklama yaparak, “Suriyeliler yaşam alanlarımızı daraltıyor” dedi.
Geçtiğimiz hafta İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya Antep’e gitti. Oradaki STK’lerle görüştü ve göç konusunu dile getirdi. İçişleri Bakanlığı ile Göç Başkanlığı düzensiz göçle mücadele adı altında aslında düzenli göçmenleri de düzensiz göçmen noktasına getiriyorlar. Mültecilerin durumu geçici koruma statüsünde olsa bile, medyada olumsuz bir noktaya getirildi. Hal böyle olunca, insanlar göçmenlere terörist ve sorunlu olarak bakıyor. Bunun sorumlusu Göç Başkanlığıdır. Siz düzensiz göçmenlerle mücadele ederken, düzenli olan, oturum izni alanların hakkını kim savunacak? İçişleri Bakanlığı ile Göç Başkanlığı’nın görevi göçmenleri sınırdaşı etmek mi yoksa kayıtlı olanların haklarını savunmak mı? Aslında savunması gerekiyordu. Ama iki kurumda görevlerini yapmıyor.
Kepçe düşünün. Yollarda park halinde olan Suriyelilere ait araçları eze eze gidiyordu. Kepçeye binip sokakta polisin önünde bunları yapmak nasıl bir cesarettir? Hükümet sanki bir alan açıyor, “Gidin ne yaparsanız yapın, tepkinizi gösterin sonra biz müdahale ederiz” mesajı veriyor. Dükkanları yakanlarla, yıkanlarla polis yan yana yürüyordu. 474 kişi gözaltına alındı. Peki bu 474 kişi kimdir? Bunlar nereden geldi? İçişleri Bakanlığı bunları açıklayabilir mi? Bunlar hangi partiden ve kime bağlılar? Bunların yanıtlarını istiyoruz. Bir de yargılama nasıl olacak? Ceza mı alacaklar yoksa serbest mi bırakılacaklar? Çünkü yağma, mala zarar verme ve yaralama gibi suçlar işlendi.
İkitelli olaylarında devlet, saldırılarda malları zarar görenlere tazminat vereceklerini açıklamıştı, saldırganları da cezalandıracaklarını belirtmişti. Üzerinden 5 yıl geçti ne tazminat verdiler ne de saldırganlar cezalandırıldı.
‘CAMİYE SIĞINANLARA TEKBİR GETİREREK SALDIRMIŞLAR’
Kayseri’deki Suriyeliler size neler anlattılar?
İnsanlar korkuyorlar. Kadınlar ve çocuklar camilere sığındı. Camiye sığınanlarla görüştüm. Bana, “Biz camilere sığındık ama dışardaki saldırganlar tekbir getirerek saldırmaya devam etti” dediler. Sen kime karşı tekbir getiriyorsun? Camiye sığınanlar da Müslüman. Çocuk ve kadın var. Siz bir çocuğun hakkını savunmak için sokaklara döküldünüz, peki kaç çocuğu korkuttuğunuzu, kaç kişinin travma yaşadığına neden olduğunuzu biliyor musunuz?
Şu anda durum nedir?
İş yerlerine gidemiyorlar. En az bir hafta evlerinden çıkamayacaklar. İhtiyaçlarını kendi aralarında çözmeye çalışıyorlar. Bazı komşular yardım ediyor. Büyük bir hapishanede gibi yaşıyorlar.
Kimse inkar edemez. Muhalefet partilerinin yıllardır nefret, ırkçılık söylemleriyle attığı tohumlar bugün ortaya bu manzarayı çıkardı. Hükümetin sessiz kalması bu saldırılara bir alan açtı. Yıllardır onlarca olay oldu. Onlarca insan zarar gördü. Ölenler oldu. Kimse takip etmedi.
‘SURİYE’NİN KUZEYİ GÜVENLİ DEĞİL’
Türkiye’de Suriyelilere yönelik saldırılarda kaç kişi öldü?
Bizim tespit ettiğimiz son dört yılda 16 kişi ırkçı saldırılarda öldürüldü. Bunun müsebbibi iktidardır. Pandemi zamanında, dar günde Erdoğan çıktı, “Biz Suriyelilere 40 milyar dolar harcadık” dedi. Zaten bu açıklama ortalığı karıştırdı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından yaptığı balkon konuşmasında Erdoğan, “Bir milyon Suriyeli ülkelerine dönecek” ifadelerini kullandı. Bu da toplum içerisinde Suriyelilere yönelik gelişen tepkileri tetikledi. Bizden nefret etmeyi geçtiler, artık bizi kabul etmiyorlar. Buraya geldi durum. Bu insanları nereye göndereceksiniz? Halkını varil bombalarıyla vuran bir diktatör var. Göç Başkanlığı, “Esad’ın bölgesine gitmeyin, Suriye’nin kuzeyine gidin” diyor. Ama Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Türk ordusunun Suriye’de kalması sürecek çünkü bizim hala terörle mücadelemiz devam ediyor” diyor. Cumhurbaşkanı ve Savunma Bakanı Suriye’nin kuzeyini bir askeri operasyon bölgesi olarak görüyor ve bu devam ediyorsa, Göç Başkanlığı o bölgeyi nasıl güvenli görüyor? Burada çelişkili bir durum var. Ülkede birinci parti olan CHP sosyal demokrat bir parti. Sosyal demokrat nedir, insan haklarını savunmaktır. Ancak muhalefet daha sağcı bir politika izliyor. Hedef göstermek yerine çözüme odaklı bir politika izlenmesi gerekiyor.