Gözaltında kaybedilen yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri 1009. haftada Galatasaray Meydanı’nda Ayten Öztürk için adalet istedi.
Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran ve faillerin yargılanması talebiyle İstanbul-Beyoğlu’nda 1995’ten bu yana eylem yapan Cumartesi Anneleri, bu hafta (27 Temmuz 2024) Galatasaray Meydanı’na karanfil bırakarak açıklamalarını okudu.
Cumartesi Anneleri bu hafta Ayten Öztürk için adalet istedi.
Cumartesi Anneleri’nin açıklaması şöyle:
“Ayten Öztürk için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz.
Gözaltında kaybedilen sevdiklerimiz için yürüttüğümüz hakikat ve adalet mücadelesi, siyasi iradenin desteklediği “süreğen cezasızlık politikası” nedeniyle sonuçsuz kalıyor. Bu politikayı mümkün kılan araç ise hukuk. Nihai amacı adaleti sağlamak olan hukuk sistemi, gözaltında kaybetmeler söz konusu olduğunda dosyaları zamanaşımına sürükleyerek cezasızlık üretiyor.
1009’uncu haftamızda, 32 yıl önce bugün gözaltına kaybedilen, ailesinin tüm girişimlerinin cezasızlıkla sonuçlandığı Ayten Öztürk dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz.
Öztürk ailesi Dersim’de yaşıyordu. Tunceli İl Özel İdaresi’nde şef olarak çalışan Baba Hıdır Öztürk, Mayıs 1992’de Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Mustafa Sabri Yazgankıran tarafından üç kızı ile birlikte alay komutanlığına çağrıldı. Albay, “aklınızı başınıza alın” şeklindeki tehditlerin ardından onları “Polis Ahmet” diye bir kişi ile tanıştırdı. Albayın tanıştırdığı kişi aslında MİT ve JİTEM adına çalışan “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’dı. Yıldırım, üç kardeşi sorguladı, telefon ve adres bilgilerini aldı. Bu olaydan kısa bir süre sonra hemşire ve mühendis olan kardeşler Dersim’den sürüldü.
Hıdır Öztürk’ün Dersim’de kalan kızı Ayten Öztürk, Mazgirt ilçesine bağlı Akpınar’daki Tunceli İl Özel İdaresi’ne ait bir fabrikada çalışıyordu. 27 Temmuz 1992 akşamı mesai çıkışı sonrası içinde dört kişi bulunan beyaz bir arabayla kaçırıldı. Kaçırılan Ayten Öztürk, 8 Ağustos 1992’de Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiinde, bir eli dışarıda kalmış şekilde gömülü olarak bulundu. İşkenceden tanınmayacak hale gelmiş Ayten Öztürk’ün kimlik teşhisi giysilerinden yapılabildi. Ancak işkence bulguları otopsi raporunda yer almadı, doktorlar detaylı otopsi yapmadı. Açılan soruşturma hızla kapatıldı.
Bizzat JİTEM komutanı Cem Ersever ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan, Ayten Öztürk’ün Yeşil ve ekibi tarafından OHAL Valiliği’nce, Yeşil’e tahsis edilen beyaz Land-Rover araç ile kaçırıldığını, daha sonra Diyarbakır JİTEM’e götürüldüğünü ve burada üç gün boyunca işkence gördükten sonra infaz edildiğini açıkladı ve bu açıklamalar basında da yer aldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu 13 Aralık 2011’de baba Hıdır Öztürk’ü dinledi. Komisyon Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Elazığ ve Tunceli Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu üzerine dosya yeniden açıldı.
Tüm yasal yollardan sonuç alamayan aile, 2013’te Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi 21 Nisan 2016’da, Anayasa’nın 17. Maddesi’nde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında, etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verdi. Kararın bir örneğini ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması için Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Hazırlanan iddianame kabul edilerek dava açıldı ve Musa Anter’in öldürülmesiyle ilgili süren davayla birleştirildi.
Ancak Ayten Öztürk’ü kaçıranlar, işkence ile katledenler, bedenini kaybedenler ve insanlığa karşı bu suçu örtbas edenler biliniyor olmasına rağmen, dosyada tanıklar, deliller, itiraflar olmasına rağmen dava, 21 Eylül 2022’de zamanaşımından düşürülerek cezasızlıkla sonuçlandı.
Hiç şüphe yok ki, Ayten Öztürk’ün işkence ile öldürülmesi ve bedeninin kaybedilmesi uluslararası hukuka göre insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve zamanaşımına tabî değildir.
1009. haftamızda siyasi ve adli makamları bir kez daha Ayten Öztürk dosyasında uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeye ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için etkili bir giderim yolu sunmaya çağırıyoruz.
Kaç yıl geçerse geçsin; Ayten Öztürk için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”